Trabzon siyasetinin makaralarını biraz geri sardık da…

Meğer ne siyasetçiler gelip geçmiş bu şehirden…

Kimi adını gönüllere yazdırmış, kimi yalnıza tabelalarda kalmış.

Kiminin izi hala şehrin sokaklarında…

Kiminin esamesi okunmuyor.

Hasılı…

Eskiler vardı.

Siyaseti millete hizmet aracı olarak gören, halkın derdini dinleyen, bir düğüne, bir cenazeye protokol olmadan giden insanlar…

Asım Aykan, Volkan Canalioğlu, Ali Kemal Başaran, rahmetli Mustafa Cumur ve Orhan Karakullukçu gibi isimler.

Her biri halkla arasına duvar örmeden siyaset yaptı.

Yeri geldi belediye başkanı, yeri geldi milletvekili oldular lakin halkın adamı olmaktan asla vazgeçmediler.

O dönemlerin il başkanları bile farklıydı…

Nazım Özcan, Nail Çelebi, Mazhar Başoğlu, Kemalettin Göktaş, Muammer Demeli, Cafer Hazaroğlu gibi isimler.

Hiçbirinin işi, rakip gördüğüne laf yetiştirmek olmadı.

Parti rozetlerini kenara koyup şehrin çıkarlarını hep öne alırlardı.

Nitekim hepsini aynı fotoğraf karesine sığdıran ortak bir düsturları vardı.

Memlekete aidiyet, dürüstlük ve samimiyet…

İstisnalar var muhakkak.

Lakin bugün bu tablo büyük ölçüde değişti.

Siyaset artık, halkın kapısında değil, VIP protokol kapılarında yapılıyor.

Vatandaşın derdine dokunan eller hayli azalmış.

Hatta büyük çoğunluğu selfie yapmakla meşgul.

Ama işte…

Okuduğunuz üzere Trabzon halkı unutmaz…

Memlekete kim hizmet etmiş, gönüllere kim dokunabilmişse, dualarında yaşatır.

Gerisi boş, şov ve yalnızca lafı güzaf…

HERKES HASTA!

Profilimize dair fotoğraf karesi ortada…

Görüyorsunuz.

Dahası, bir o kadar da yaşıyorsunuz.

Hastanelerimiz tıklım tıklım, koridorlar insan seli.

Keza sistem; Sanki memlekette tek çare hastane kalmış gibi, kan alma sırasından tutun da, röntgen kuyruklarına kadar yetişmek için sürekli güncelleniyor.

Hal böyleyken kimse dönüp, “Biz neden bu hale geldik?” diye kendine sormuyor.

Yediğimiz her şey katkılı, ambalajlı ve rengârenk zehir dolu.

Hanelerde tencere yemeği neredeyse yok.

Doğallığı unuttuk, günü kurtarma telaşıyla pratikliğe sarıldık.

Sütten muaf hazır yoğurtlar, hazır yemekler, market raflarından soframıza inen her şey sorunlu…

Evvelce yoğurdunu evde mayalayan, maydanozunu, domatesini kendi eken insanlar vardı.

Şimdi üç beş metrekare toprağa tohum atmayı, bir dal biber yetiştirmeyi herkes kendine adeta zül görüyor.

Haliyle…

Topraktan uzaklaştık, hareketten koptuk, bereket nedir unuttuk.

Dolayısıyla ne doğru düzgün yürüyebilen kaldı, ne de üreten.

Aldığımız hormonlu gıdalar vücutlarımızı şişiriyor, yağı depoluyor, hastalıklar sıraya giriyor.

Asıl ilginci, sırf sıkıntılı beslenme alışkanlıklarımız yüzünden ortaya çıkan hastalıkları Covid aşılarına bağlamamız.

Vaktiyle bilim derde dermanı öyle bulmuştu lakin geldiğimiz noktada herkes kendince ayrı profesör...

Kimi ‘aşı suçlu’ diyor, kimi ‘sistem’.

Halbuki asıl sorun, kendi soframızdan, kendi emeğimizden uzaklaşmamızda.

“Kendi emeğinden, kendi ekmeğinden kopmuş bir toplumun sağlığı da, geleceği de çabuk tükenir.” Diyenimiz hiç yok.

Tek cümle ile özetlersek…

Bu gidişatı, bu hastane kuyruklarını durdurmak istiyorsak market reyonlarına değil, yeniden toprağa dönmek için çaba göstermeliyiz.

SİZE DE HAYIRLI CUMALAR!

Adaletin tanımını bi’ kendi menfaatinde arayanlar; Size de Hayırlı Cumalar!

Kendine gelince “hak”, başkasına gelince “nasip” diyenler; Size de Hayırlı Cumalar!

Vefayı menfaatin gölgesine saklayanlar; Size de Hayırlı Cumalar!

Omzunda ağladığı dostunun kötü gününe yabancı olanlar; Size de Hayırlı Cumalar!

Sadakati günübirlik çıkarlarla ölçenler; Size de Hayırlı Cumalar!

Duası yüksek, vicdanı sessiz olanlar; Size de Hayırlı Cumalar!

Hakkı konuşmaktan korkup, yanlışa sessiz kalanlar; Size de Hayırlı Cumalar!

Gösterişi ibadet, samimiyeti zayıflık sananlar; Size de Hayırlı Cumalar!

WhatsApp durumunda dua varken dilinde kin, kalbinde kibir taşıyanlar; Size de Hayırlı Cumalar!

Karakterinden ziyade kariyeriyle akılda kalmaya çalışanlar; Size de hayırlı Cumalar!

Allah korkusuyla yaşayan, hakkı gözeten, vicdanı elinde tutanlara sözümüz yok.

Cumanın feyzi bereketi onların üzerine olsun!

★ ★ ★

Yazmak iyi gelir.

Bana;

[email protected]” adresinden ulaşabilirsiniz.