Düşün milletin yakasından!

Vatan topraklarında doğduğumda Türk-Kürt meselesi konuşuluyordu, yaşım kırkı devirdi, aynı terane hâlâ sürüyor.

Yıllar geçti, nesiller değişti, nakarat değişmedi.

“Kürtlerin hakkı, Kürtlerin eşitliği…”

Sanki bu ülkede Kürtler başka bir dünyada yaşıyormuş gibi…

Bakıyoruz, Devletin Meclisi’nde oturan DEM’li vekiller öyle bir tablo çiziyor ki, sanırsınız Türkiye Cumhuriyeti Kürtlere su dahi vermiyor.

Yahu, Allah’tan korkun!

Neymiş?

“Kürtlerin demokratik hakları yokmuş, eşitlik istiyorlarmış.”

Sorarız size ey DEM’li vekiller:

Madem bu ülkede eşitlik yok, demokratik haklarınız engelleniyor, sizler nasıl vekil oldunuz?

Hadi bunu geçtik.

Bu ülkede Kürt müdür, Kürt doktor, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olmadı mı?

Onu da geçtik…

Doğudan batıya Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laz, Çerkes evlenip yuva kurmadı mı?

Ee, o hâlde bu nasıl bir çelişkidir?

Dolayısıyla, sizin bu anlayışınıza artık ‘yetti’ değil, milletçe ‘gına geldi’ diyoruz!

Taşıdığınız ne idüğü belirsiz ideoloji ve sorunlu siyaset ülke barışına hizmet etmiyor.

Çabalarınız sadece bölücülük üzerine kurulu ve Kürtlerin huzuruyla uzaktan yakından ilginiz yok.

Bakın size Trabzon’dan örnek vereyim;

Aktif mesleğimi sürdürdüğüm kamu kurumunun çeşitli kademelerinde Kürt kökenli birçok çalışan var.

Trabzonlular olarak, bırakın onlarla yurttaş olma şerefine sahip olmayı, her biriyle kardeşten öteyiz.

Hal böyleyken, bir tanesi bile ne üslubunuzu ne de söylemlerinizi doğru bulmamakta.

Hemen hepsi, “Bu ülkede vatandaşlar arasında eşitliğin tek bir ırk üzerinden tartışılması bile eşitliğe gölge düşürüyor.” Diyor.

Hatta büyük bölümü, “Kürtlere en fazla zararı veren siyasi partinin DEM Partisi olduğunu vurguluyor.

Kesinlikle haklılar!

Zira partinizin derdi hak değil, kaos!

Amacınız birlik değil, ayrılık!
Siz bu asil milletin kardeşliğini değil, kutuplaşmasını istiyorsunuz.

Lakin göreceksiniz.

Başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, bu memleketteki hiç kimse sizin terör övücü, zehirli söylemlerinize kulak dahi vermeyecek.

İÇLER ACISI HALİMİZ!

Trabzon’da birkaç gün önce bir mağaza açılışında yaşanan izdiham, görenleri gerçekten hayretler içinde bıraktı.

Kapılar açılır açılmaz, insanlar adeta nefes almak için değil, bir şey kapmak için birbirini ezerken sırf ucuzluk uğruna insani ölçüler yerle bir oldu.

Abartmıyoruz.

Zira bu mesele sadece bir mağaza meselesi değildir.

Manzara, toplum olarak ne hale geldiğimizin ibretlik bir fotoğrafıdır.

Birbirine omuz veren değil, omuz atan bir topluma dönüşmüşüz farkında olmadan.

Yıllardır yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, insanları bir parça daha hırslı, bir parça daha sabırsız hale getirdi, eyvallah.

Peki.

Bu hal bu ahval bizleri daha nerelere götürecek?

Birbirini ezen, düşene el uzatmayan, vicdanını indirim tabelasına kurban eden bir topluma dönüştüğümüz gerçeğine acaba ne kadar daha sırt çevireceğiz?

Aynı kalabalığı, bir yardım kampanyasında, bir adalet çağrısında göremiyoruz.

Toplumda infial yaratması gereken haksızlıklarda sessizleşen kalabalıklar, alışveriş uğruna birbirini çiğnemekte tereddüt etmiyor.

Ne acı bir durum, ne acı bir tezat!

Velhasıl, mesele para değil, mesele değerlerimiz.

Herhangi bir ürün için birbirinin üzerine basmak, yaşlısı genciyle birbirini ezmek değil, en ufak bir haksızlık karşısında omuz omuza verip kitleler oluşturmaktır esas.

Lakin belli ki dengeyi yitirdik.

Ne kanaat kaldı, ne edep, ne de utanma duygusu…

Yazık ki ne yazık!

★ ★ ★

Yazmak iyi gelir.

Bana;

“apektas6161@gmail.com” adresinden ulaşabilirsiniz.